90'larda programlama öğrenmek
Ekşi Sözlük gibi mecralarda bir çok nostalji kuşağı estiren başlık bulunuyor. “90larda çocuk olmak”, “magnum’un pahalı olduğu yıllar” ve benzerleri. Ben henüz girilmemiş bir alana girip programlama özelinde kendi nostaljik deneyimimi, 90'larda programlama öğrenen çocuğun hikayesini paylaşmak istiyorum.
1993 yılında yurtdışından getirdiğim 486sx işlemcili masaüstü pc ile geçirdiğim oyun dolu bir sene ertesinde Wolfenstein ve Volfied’in başı çektiği oyun koleksiyonumdan “sıkılmıştım”.
Bilgisayarımı teslim alırken “ne yapacağız şimdi” diye sorduğum “teknik servis yetkilisi abi”den öğrendiğim cd
ve dir
komutları ile MS-DOS 6.00'ın komut satırından 420MB'lık diskimin içerisinde dolaşıyordum. Muhasebeci teyzemin bir gün beni izlerken "bak EXE olanları çalıştırabiliyorsun" demesi ile "aydınlanmıştım".
win
yazıp Windows'a girip paintbrush'da iki resim yaptıktan sonra yine sıkılıp yeni bir şeyleri kovalamış, Creative Suite'den çıkan bookworm uygulamasını açtığımda karşıma gelen "loading" ekranın beliren solucanı bilgisayar virüsü zannederek bilgisayarımı fişten çekmiştim.
“Böyle olmuyor” dedim, çocukken ansiklopedilerine aşık bir çocuk olarak aldığım bilgisayarı kullanmayı öğrenmeliydim. O eğlence kutusuna ait hevesim geçmeye başlıyordu yavaş yavaş. Harçlık biriktirmeye, anneanne eli öpüp çeşitli bilgisayar dergileri almaya başlamıştım. “Bilgisayar Pazarı”, “PC World” ve “BYTE” dergilerindeki örnek kodları bilgisayarıma geçirip, üzerinde değişiklikler yaparak önce Basic, sonra Pascal’da bir şeyler yapmak oldukça ilgimi çekti.
Bir süre komut satırında Alarm, Piano ve Mastermind (Sayı tahmini) uygulamaları porföyümü (!) oluşturmuştu. Pascal ile TSR bile yazmıştım.
Fakat başka programlama dilleri bazı konularda daha “yetenekli” olabiliyordu. Benim için değişim kapıdaydı. “BYTE” dergisinde “C ile Windows gibi grafik pencereler oluşturun” makalesini görmüştüm. 3 sayfa kod, “ben de pencere çizersem Windows gibi bir şey yapabilirim” diye hayal etmeye başladım.
Bugün bir programlama dilinden diğerine nasıl geçiyorsunuz? İnternetten videolar izleyerek mi? Ben bu işin benim çocukluğumda nasıl olduğunu anlatayım.
Disket kutumdan “harcanacak” 3–4 disketi formatladım ve bilgisayarcıya gittim. “Bilgisayarcı abi” “Turbo C” bulabileceğini fakat o da başka bir arkadaşının bilgisayarından alacağı için 3–4 gün sonra gelmem gerektiğini söyledi. O 3–4 gün geçmek bilmedi, kodu tekrar tekrar makaleden okuyup kafamda değişiklikler yapmaya başlamıştım. Gün geldiğinde, bilgisayarcı abinin ARJ’la disketlere böldüğü Turbo C’yi bilgisayarımda C:\Programs\Borland\TurboC
benzeri bir klasöre yerleştirdim. Ve C ile tanıştım.
Daha sonra yine dergiler sayesinde Windows üzerinde Visual Basic ve Visual FoxPro ile programlamaya devam ettim. Ve hikaye devam etti, şu anda yazılım geliştirmek artık “mesleğim”.
Özlemiyorum desem yalan söylemiş olurum. Bir hikayenin filmini izlemek yerine kitabını okumak kadar farklı geliyor bugünle karşılaştırdığımda bana.
Subscribe to my newsletter
Read articles from Eser Ozvataf directly inside your inbox. Subscribe to the newsletter, and don't miss out.
Written by
Eser Ozvataf
Eser Ozvataf
infinite dreams