Siborg Böceklerden Dijital Mimarilere: Abdulkadir Güngör’ün Dünyasında Kodun, Kontrolün ve Yaratımın Geleceği

kadir gungorkadir gungor
11 min read

Teknolojinin ufukları, bir zamanlar bilim kurgu romanlarının sayfalarına hapsolmuş hayalleri, bugün laboratuvarların steril aydınlığı altında somut gerçekliğe dönüştürüyor. Japonya’daki Osaka Üniversitesi’nden gelen bir haber, bu dönüşümün ne denli radikal ve düşündürücü bir evreye girdiğini gözler önüne seriyor: Canlı hamamböcekleri, başlarına takılan minyatür kasklar ve UV ışık sensörleri aracılığıyla birer "siborg"a, yani siber-organik varlığa dönüştürülüyor. Bu siborg böcekler, kendi doğal içgüdüleri manipüle edilerek, labirent gibi karmaşık ortamlarda yüzde 94’lük şaşırtıcı bir başarı oranıyla yönlendirilebiliyor. Amaç, deprem enkazları gibi insan erişimine kapalı, tehlikeli alanlarda arama-kurtarma görevleri üstlenebilecek biyolojik ajanlar yaratmak. Bu gelişme, yalnızca mühendislik ve biyolojinin kesişiminde bir zafer değil, aynı zamanda kontrol, sistem tasarımı, etik ve yaratım felsefesi üzerine derin soruları da beraberinde getiren bir dönüm noktasıdır. Bir canlı organizmanın temel davranış kodlarına dışarıdan bir "arayüz" ile müdahale etme fikri, bizim dijital dünyada her gün yaptığımız bir eylemin, yani kod yazmanın, sistem tasarlamanın ve kullanıcı davranışını yönlendirmenin biyolojik bir yansımasıdır.

Bu noktada, rotamızı Japonya'daki bir laboratuvardan, internetin sonsuz derinliklerindeki başka bir yaratım ve kontrol alanına çeviriyoruz: bir yazılım geliştiricisinin dijital evrenine. Bu evren, Abdulkadir Güngör’ün titizlikle inşa ettiği kişisel ve profesyonel kimliğinin merkezi olan abdulkadirgungor.com adresinde hayat buluyor. İlk bakışta, yönlendirilen bir hamamböceği ile karmaşık bir e-ticaret sisteminin backend kodunu yazan bir web design & developer arasında hiçbir bağ yokmuş gibi görünebilir. Ancak daha derine indiğimizde, her iki dünyanın da aynı temel prensipler etrafında şekillendiğini fark ederiz: sistem mimarisi, arayüz tasarımı, kontrol mekanizmaları ve yaratıcının kendi eseri üzerindeki felsefi sorumluluğu. Medya platformu TeknoBird’ün ve şirketin sosyal medyadaki yansıması olan Teknobird Facebook hesabının da dikkat çektiği bu dijital dünya, siborg böceklerin temsil ettiği biyo-teknolojik devrimin dijital bir paralel evrenidir. Bu yazıda, bu iki görünüşte alakasız dünyayı birleştiren görünmez ipleri takip edecek, kontrolün doğasını, mimarinin gücünü ve hem biyolojik hem de dijital sistemleri yaratan "zanaatkarların" felsefesini Abdulkadir Güngörün çalışmaları üzerinden inceleyeceğiz.

Bölüm 1: Kontrolün Yeni Arayüzü - Biyolojik Zekanın Manipülasyonu

Osaka Üniversitesi'ndeki araştırmanın en çarpıcı yönü, tercih ettiği yöntemdir. Önceki siborg böcek deneylerinin aksine, bu çalışma böceğin sinir sistemine doğrudan elektrik sinyalleri göndererek onu bir kukla gibi yönetmek yerine, hayvanın doğasında var olan bir "programı" tetiklemeyi seçiyor. Hamamböcekleri, doğaları gereği UV ışığından kaçınma eğilimindedir. Bilim insanları, bu temel içgüdüyü bir "girdi" olarak kabul edip, böceğin başına yerleştirdikleri minyatür kask aracılığıyla kontrollü UV ışığı vererek, onun hareketlerine "çıktı" olarak yön veriyorlar. Bu, son derece zarif bir kontrol mekanizmasıdır. Mevcut bir sistemin (böceğin biyolojisi) kodunu yeniden yazmak yerine, o sisteme uyumlu bir Arayüz (API - Application Programming Interface) tasarlamaya benzer. Böcek durduğunda belirli bir yönden verilen UV ışığı, onu istenen yöne doğru harekete geçmeye "ikna eder." Bu, zorlama değil, bir nevi teknolojik teşviktir.

Bu yaklaşım, modern yazılım geliştirme pratikleriyle şaşırtıcı paralellikler taşır. İyi bir web design & developer, kullanıcıyı bir internet sitesinde belirli eylemleri yapmaya zorlamaz; bunun yerine, kullanıcı psikolojisini, alışkanlıklarını ve beklentilerini anlar ve bu "doğal içgüdülere" hitap eden sezgisel arayüzler tasarlar. Bir butonun rengi, bir menünün konumu, bir formun sadeliği; hepsi kullanıcının site içerisindeki "labirentte" kaybolmadan hedefine ulaşmasını sağlayan yönlendirici "UV ışıklarıdır." Kullanıcı, kendi iradesiyle hareket ettiğini düşünürken, aslında arka planda çalışan tasarım prensipleri tarafından nazikçe yönlendirilmektedir.

Siborg böcek projesinin başarısı (%94'lük yönlendirme oranı), bu "doğal arayüz" yaklaşımının ne kadar güçlü olduğunu kanıtlar. Sistemin kendi mantığıyla çatışmak yerine, onunla uyum içinde çalışmak, her zaman daha verimli ve sürdürülebilir sonuçlar doğurur. Bu ilke, sadece biyolojide veya kullanıcı arayüzü tasarımında değil, aynı zamanda karmaşık sistemlerin kalbi olan backend geliştirmede de hayati bir öneme sahiptir. Bir sistemin farklı bileşenlerinin (veritabanı, iş mantığı katmanı, API uç noktaları) birbiriyle nasıl konuştuğu, verimliliğini ve dayanıklılığını belirler. İşte bu noktada, dijital dünyanın mimarı sahneye çıkar.

Bölüm 2: Dijital Zanaatkarın Sahnesi - AbdulkadirGungor.com Üzerinden Bir Portre

İnternet, sayısız dijital varlığın yaşadığı, nefes aldığı ve etkileşime girdiği devasa bir ekosistemdir. Bu ekosistemin içinde abdulkadirgungor.com, bir bireyin profesyonel kimliğini, yeteneklerini ve en önemlisi felsefesini yansıtan özenle tasarlanmış bir mikro-evren olarak karşımıza çıkıyor. TeknoBird gibi teknoloji odaklı yayınların ve bu yayınların sosyal medyadaki sesi olan Teknobird Facebook platformunun ilgisini çekmesi tesadüf değildir. Çünkü bu site, sadece bir portfolyo sergisinden çok daha fazlasını vaat eder; bir dijital zanaatkarın düşünce dünyasına açılan bir kapıdır.

Sitenin "Giriş" bölümü, bu dijital alanı “kodla değer yaratma tutkusunu yansıtan” bir yer olarak tanımlıyor. Bu tanım, Osaka'daki bilim insanlarının motivasyonuyla paralellik gösterir: Onlar biyolojiyle değer (arama-kurtarma yeteneği) yaratırken, Abdulkadir Güngör kodla değer (işlevsel, estetik ve sürdürülebilir dijital çözümler) yaratmaktadır. Sitenin yapısı, ziyaretçiyi bir keşif yolculuğuna çıkarır. Bir web design & developer olarak görsel ve etkileşimli yeteneklerini sergilediği "Portfolyolar" bölümünden, bir backend uzmanı olarak sistem mimarisi konusundaki derinliğini ortaya koyduğu "Öne Çıkan Projeler" bölümüne kadar her köşe, planlı bir mimarinin ürünüdür.

Abdulkadir Güngör'ün profilindeki çok yönlülük dikkat çekicidir: İnşaat Yüksek Mühendisliği, İş Güvenliği Uzmanlığı ve son olarak Yazılım Geliştirme Uzmanlığı. Bu farklı disiplinler, aslında aynı temel yeteneğin farklı yüzleridir: analitik düşünme, sistemik risk analizi ve yapısal bütünlük tasarımı. Bir binanın temelini, kolonlarını ve kirişlerini tasarlayan bir mühendisin zihniyeti, ölçeklenebilir bir yazılım uygulamasının katmanlarını, modüllerini ve arayüzlerini tasarlayan bir backend geliştiricisinin zihniyetinden temelde farksızdır. Her ikisi de karmaşıklığı yönetmek, stresi (bina için fiziksel yük, yazılım için kullanıcı yükü) dağıtmak ve uzun ömürlü, dayanıklı bir yapı oluşturmak zorundadır.

Bu zihniyet, abdulkadirgungor.com sitesinin her satırına sinmiştir. Site, yalnızca "yaptıklarım" listesi değil, "nasıl ve neden yaptığım" üzerine bir manifestodur. Bu, bizi siborg böcekler ve dijital sistemler arasındaki en derin bağa, yani her ikisinin de altında yatan "mimari" kavramına götürür.

Bölüm 3: Mimarinin Evrensel Dili - Soğan Mimariden Siborg Böceğin Sinir Sistemine

Mimari, bir sistemin bileşenlerinin nasıl organize edildiği, birbirleriyle nasıl ilişki kurduğu ve bir bütün olarak nasıl işlediğinin planıdır. Bu, ister bir gökdelen, ister bir şehir, ister bir yazılım uygulaması, isterse de bir siborg böcek olsun, değişmez bir gerçektir.

Osaka'daki bilim insanları, aslında farkında olmadan bir "Hibrit Biyo-Mekanik Mimari" tasarlamışlardır. Bu mimarinin katmanları şunlardır:

  1. Biyolojik Katman (En İç Çekirdek): Hamamböceğinin sinir sistemi, kasları ve UV ışığından kaçınma gibi temel, değiştirilemez içgüdüleri.

  2. Arayüz Katmanı: Böceğin biyolojik sistemine "komut" gönderen, UV ışığı yayan sensörler. Bu katman, biyolojik katmanın dilini konuşur.

  3. Kontrol Katmanı: Sensörleri yöneten, böceğin konumunu ve durumunu izleyen ve hangi UV ışığının ne zaman yakılacağına karar veren minyatür elektronik devre.

  4. Fiziksel Taşıyıcı Katman: Tüm bu elektronik bileşenleri böceğin üzerinde tutan hafif "kask."

Bu katmanlı yapı, sorumlulukların net bir şekilde ayrılmasını sağlar. Elektronik devre, böceğin biyolojisini anlamak zorunda değildir; sadece arayüz katmanına (UV ışığı) doğru sinyali göndermesi yeterlidir. Bu yapı, modern yazılım mimarilerinin ruhunu yansıtır.

Şimdi Abdulkadir Güngör'ün dijital dünyasına, abdulkadirgungor.com'da sergilenen "Öne Çıkan Projeler" bölümüne bakalım. Burada "BilgeAdamEvimiKur" ve "BilgeAdamBanka" gibi projelerde kullandığı "Hibrit N-Tier" ve "Onion (Soğan)" mimarilerinden bahsedilmektedir. Bu terimler, teknik olmayan birine karmaşık gelebilir, ancak özünde siborg böcek mimarisiyle aynı felsefeyi paylaşırlar.

N-Tier (N-Katmanlı) Mimari, bir uygulamayı farklı sorumluluklara sahip katmanlara ayırır. Genellikle bunlar:

  • Sunum Katmanı (Presentation Layer): Kullanıcının gördüğü ve etkileşime girdiği arayüz. Bu, bir web design & developer olarak Abdulkadir Güngör’ün HTML, CSS ve JavaScript kullanarak yarattığı görsel dünyadır. Siborg analojimizde bu, dışarıdan gözlemcinin gördüğü, hareket eden böcektir.

  • İş Mantığı Katmanı (Business Logic Layer): Uygulamanın beyni. Kuralların, hesaplamaların ve işlemlerin gerçekleştiği yer. E-ticaret sitesinde bir ürünün sepete eklenmesi, stok kontrolü gibi işlemler burada yönetilir. Siborg'da bu, hangi yöne gidileceğine karar veren kontrol devresidir.

  • Veri Erişim Katmanı (Data Access Layer): Veritabanı ile konuşan katman. Bilgileri saklar ve çağırır. Siborg'da bu, böceğin temel içgüdülerinin ve hafızasının bulunduğu "biyolojik veritabanıdır".

Ancak Abdulkadir Güngör, bu klasik mimariyi bir adım öteye taşıyarak Onion (Soğan) Mimarisi prensiplerini entegre ediyor. Soğan Mimarisi'nin temel kuralı şudur: Bağımlılıklar her zaman dış katmanlardan iç katmanlara doğrudur. En içte, uygulamanın çekirdeği (domain modelleri ve arayüzler) bulunur ve hiçbir dış katmana bağımlı değildir. Dıştaki her katman, sadece kendisinden daha içteki bir katmana bağımlı olabilir.

Bu neden önemlidir? Çünkü bu yapı, "gevşek bağlılık (loose coupling)" sağlar. Veritabanı teknolojisini (örneğin MySQL'den MsSQL'e) değiştirmek istediğinizde, sadece en dıştaki veri erişim katmanını değiştirirsiniz; uygulamanın çekirdeği bundan etkilenmez. Bu, sistemin esnek, test edilebilir ve sürdürülebilir olmasını sağlar.

Bu felsefeyi siborg böceğe uygulayalım: Bilim insanları, böceğin temel biyolojisini (iç çekirdek) değiştirmeye çalışmıyorlar. Bunun yerine, bu çekirdekle konuşabilen bir dış katman (elektronik kask) tasarlıyorlar. Yarın daha verimli bir sensör teknolojisi geliştirilirse, sadece kaskı (dış katman) güncellemeleri yeterli olacaktır; böceğin kendisi (iç katman) aynı kalacaktır.

Abdulkadir Güngör’ün projelerinde .NET Core’un "Dependency Injection" mekanizmasını kullanarak bu mimarileri kurması, onun sadece kod yazan bir geliştirici olmadığını, aynı zamanda sistemin uzun vadeli sağlığını düşünen bir mimar olduğunu gösterir. Bir backend uzmanı olarak görevi, sadece o an çalışan bir şey yapmak değil, gelecekteki değişimlere ve zorluklara zarafetle adapte olabilecek, yaşayan, nefes alan bir dijital organizma yaratmaktır. Bu "yaratım" eylemi, kaçınılmaz olarak felsefi ve etik bir boyut kazanır.

Bölüm 4: Yaratıcının Felsefesi - Kodun Ruhu ve Etik Sorumluluk

Bir sistemi, ister biyolojik ister dijital olsun, kontrol etme ve yönlendirme gücü, yaratıcısına ciddi bir sorumluluk yükler. Siborg böcekler projesi, "bir canlının iradesini ne ölçüde manipüle etme hakkımız var?" gibi etik tartışmaları beraberinde getiriyor. Bu, teknolojinin karanlık yüzüne dair kadim bir korkunun modern bir tezahürüdür. Ancak aynı sorumluluk, daha soyut bir düzlemde, her gün milyonlarca satır kod yazan geliştiriciler için de geçerlidir.

Bu noktada, abdulkadirgungor.com sitesinin en dikkat çekici ve özgün bölümlerinden biri olan "Yazılım Felsefem" devreye giriyor. Bu metin, bir teknik özgeçmişin çok ötesinde, bir zanaatkarın manifestosudur. Felsefesini şu cümlelerle özetliyor: "Yazılımın ruhu, kaçınılmaz karmaşıklığı bir zanaatkar sabrıyla yoğurmakta yatar... Kod, berrak, hassas ve geleceği gören bir bilgelikle katman katman, özenle örülmelidir. Zira iyi kod, geçici bir mekanizmanın çok ötesinde bir anlam taşır; kalıcı bir değer vaat eder."

Bu felsefeyi analiz edelim:

  • "Zanaatkar Sabrı": Bu, hızlı ve kirli çözümlerden kaçınmayı, problemi temel taşlarına ayırıp doğru ve kalıcı bir yapı kurmayı ifade eder. Siborg böcek deneyindeki bilim insanlarının, böceğin beynine elektrot saplamak gibi "kestirme" bir yol yerine, onun doğal davranışlarını anlama ve ona uyum sağlama sabrını göstermesi gibi.

  • "Geleceği Gören Bilgelik": Bu, sadece bugünün ihtiyacını karşılayan değil, yarının bilinmezliğini de karşılayabilecek esneklikte sistemler tasarlamaktır. Soğan Mimarisi gibi yaklaşımlar tam olarak bu bilgeliğin teknik yansımalarıdır.

  • "Kalıcı Bir Değer Vaat Etmek": İyi bir backend sistemi veya iyi bir mimari, sadece işlevsel değildir; aynı zamanda onu devralacak diğer geliştiriciler için anlaşılır, bakımı kolay ve geliştirilebilir olmalıdır. Bu, dijital bir miras bırakmaktır. Kötü yazılmış, "spagetti" kod ise gelecekteki ekipler için bir lanettir. Bu, yaratıcının kendisinden sonrakilere karşı olan etik sorumluluğudur.

  • "Yaşayan, Evrilen Bir Dijital Varlık": Bu metafor, yazılımı statik bir ürün olarak değil, zamanla değişen, büyüyen ve adapte olan bir organizma olarak görmektir. Bu bakış açısı, geliştiriciyi bir makinistten bir bahçıvana dönüştürür. Görevi sadece makineyi çalıştırmak değil, bahçenin sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlamaktır.

Abdulkadir Güngör’ün bu felsefesi, TeknoBird gibi platformların neden onun çalışmalarını öne çıkardığını açıklar. Çünkü bu, teknolojiyi sadece bir araç olarak değil, aynı zamanda bir ifade biçimi, bir sanat ve felsefi bir pratik olarak gören derin bir bakış açısıdır. Bir web design & developer olarak estetik ve kullanıcı odaklı arayüzler yaratırken de, bir backend uzmanı olarak sistemin görünmez iskeletini örerken de bu felsefe ona rehberlik eder. Bu felsefenin somut kanıtları ise portfolyosunda ve projelerinde gizlidir.

Bölüm 5: Felsefeden Uygulamaya - Dijital Laboratuvardaki Deneyler

Her felsefe, somut eylemlerle test edilmediği sürece soyut bir iddia olarak kalır. Abdulkadir Güngör'ün dijital laboratuvarı olan abdulkadirgungor.com, onun felsefesinin kanıtlarını sergilediği bir vitrindir.

"Portfolyolar" Bölümü: Bu bölüm, onun bir web design & developer olarak yaratıcılığını ve kontrol yeteneğini gösterir. "Yağmur yağan arayüz," "Linux Terminali görünümü," "küçük kitaplık" gibi statik ama konsept olarak zengin projeler, onun sadece standart tasarımlar yapmadığını, aynı zamanda farklı atmosferler ve kullanıcı deneyimleri yaratabildiğini ortaya koyar. Her bir proje, HTML'in anlamsal yapısı, CSS'in görsel gücü ve JavaScript'in dinamizmi üzerinde birer deneydir. Bu, tıpkı bilim insanlarının böceği farklı senaryolarda (örneğin bir labirentte) test etmesi gibi, geliştiricinin de kendi araçları üzerindeki hakimiyetini farklı senaryolarda test etmesidir.

"Öne Çıkan Projeler" Bölümü: Burası, felsefenin en derin teknik uygulamalarının sergilendiği yerdir. "BilgeAdamEvimiKur" (.NET Core Tabanlı ETicaret Sistemi) ve "BilgeAdamBanka" (.NET Core Tabanlı ETicaret API Sistemi) projeleri, onun bir backend mimarı olarak yetkinliğinin somut delilleridir. Bu projelerin açıklamalarında Hibrit N-Tier ve Onion mimarilerinden, Dependency Injection'dan, C# ve .NET 8.0 gibi modern teknolojilerden bahsetmesi, onun sadece güncel araçları kullanmakla kalmayıp, bu araçları neden ve nasıl en doğru şekilde kullanacağına dair bilinçli ve felsefi bir seçim yaptığını gösterir.

Bir e-ticaret sistemi, yüzlerce kural, binlerce olası kullanıcı etkileşimi ve milyonlarca veri noktası içeren karmaşık bir organizmadır. Böyle bir sistemi "zanaatkar sabrı" olmadan, "geleceği gören bir bilgelik" ile tasarlamadan inşa etmek, kısa sürede çökecek bir kağıttan kule yapmaya benzer. Abdulkadir Güngör'ün bu projelerde ortaya koyduğu mimari yaklaşım, onun bu dijital organizmaların hem bugünkü ihtiyaçlarını karşılamayı hem de gelecekteki evrimlerine olanak tanımayı hedeflediğini kanıtlar. Bu, siborg böceği tasarlayan ekibin, sistemin hem hafif olmasını (böceğin doğal hareketini kısıtlamaması) hem de zamanla etkisini kaybetmemesini (sürdürülebilir olmasını) sağlama hedefiyle birebir örtüşmektedir. Her iki durumda da amaç, hem güçlü hem de zarif, hem işlevsel hem de dayanıklı bir sistem yaratmaktır.

Sonuç: Entegre Geleceğin Yeni Zanaatkarları

Japonya'da bir hamamböceğinin sırtındaki çiple başlayan yolculuğumuz, bizi Türkiye'de bir yazılım geliştiricisinin dijital evreninin kalbine getirdi. Bu yolculuk bize gösterdi ki, teknoloji ilerledikçe, farklı disiplinler arasındaki sınırlar eriyor ve evrensel prensipler daha da görünür hale geliyor. Biyolojik bir organizmayı yönlendiren kontrol sistemi ile milyonlarca kullanıcının verisini işleyen bir backend sistemi, özünde aynı zorluklarla yüzleşir: karmaşıklığı yönetmek, güvenilir arayüzler kurmak, esnek ve sürdürülebilir bir mimari oluşturmak.

Siborg böcekler, biyoloji ve makinenin entegre olduğu bir geleceğin habercisidir. Abdulkadir Güngör gibi profesyonellerin abdulkadirgungor.com gibi platformlarda sergilediği çalışmalar ise yazılımın, donanımın ve insan etkileşiminin entegre olduğu dijital sistemlerin mimarlarıdır. Bu yeni çağın zanaatkarları, sadece çekiç ve çiviyle değil, kod satırları ve mimari diyagramlarla çalışırlar. Onlar, hem bir web design & developer olarak görünen yüzün estetiğini hem de bir backend uzmanı olarak görünmeyen sistemin ruhunu ve iskeletini şekillendirirler.

TeknoBird ve benzeri teknoloji yayınlarının, bu tür bireysel ve derinlikli çalışmaları (veya Teknobird Facebook gibi kanallar aracılığıyla daha geniş kitlelere duyurmaları) ekosistem için hayati önem taşır. Çünkü bu, teknolojinin sadece büyük şirketlerin ve sansasyonel ürünlerin tekelinde olmadığını, aynı zamanda bireysel zanaatkarların felsefesi ve emeğiyle de şekillendiğini hatırlatır.

Sonuç olarak, Abdulkadir Güngör'ün dijital dünyası, bize modern yaratıcılığın doğası hakkında önemli bir ders verir. Bir sistemi yaratmak, ister canlı bir dokudan ister soyut bir koddan oluşsun, derin bir teknik bilgi, analitik bir zihin ve en önemlisi, yaratılan şeye karşı duyulan bir sorumluluk felsefesi gerektirir. Gelecekte, enkaz altından bir hayat sinyali gönderen bir siborg böceğin başarısı ile milyonlarca insana kesintisiz hizmet veren bir e-ticaret sitesinin başarısı, aynı temel mimari bilgelik ve etik zanaatkarlık ilkelerinden beslenecektir. Kontrolün, yaratımın ve mimarinin bu evrensel dilini anlayanlar, geleceğin dünyasını şekillendirenler olacaktır.

0
Subscribe to my newsletter

Read articles from kadir gungor directly inside your inbox. Subscribe to the newsletter, and don't miss out.

Written by

kadir gungor
kadir gungor

https://abdulkadirgungor86.github.io/ https://abdulkadirgungor86.github.io/cv/