İlerlemenin Paradoksu: Robo Otomasyon'un İflası ve Türkiye'nin Endüstriyel Otomasyon ve Ulusal Üretim Hedefleri Üzerindeki Stratejik Etkileri


I. Yönetici Özeti
Türkiye'nin sanayi otomasyonu ve robotik çözümler alanında parlayan yıldızlarından biri olan ve yerli otomobil TOGG'un üretim hatlarının kurulmasında hayati bir rol üstlenen Robo Otomasyon şirketinin yakın zamanda iflasını duyurması, sektörde derin bir sarsıntıya yol açmıştır.1 Şirket, Ford ve TÜBİTAK gibi önemli kurumlarla yaptığı iş birlikleriyle hem ulusal hem de uluslararası alanda stratejik bir konuma gelmişti.1 Bu iflasın ardında, iddia edilen 2 milyar TL'lik borç yükü, alacaklıların yoğun baskısı ve tahsilat süreçlerindeki aksaklıklar gibi ciddi finansal sorunlar bulunmaktadır.1 Şirketin daha önce konkordato başvurusunda bulunmuş olması, ancak bu girişimin kalıcı bir çözüm sunamaması, finansal sıkıntıların ne denli köklü olduğunu gözler önüne sermektedir.7
Bu gelişme, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorlu makroekonomik koşulların bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. Yüksek enflasyon, artan faiz oranları ve bunun sonucunda şirket kârlılıklarında yaşanan düşüş, Türk sanayi sektörünü genel olarak olumsuz etkilemektedir.10 Ülkedeki her beş şirketten birinin fiilen iflas durumunda olduğu ve "zombi şirket" olarak varlığını sürdürdüğü bir ortamda, Robo Otomasyon gibi "en hızlı yükselen" bir firmanın çöküşü, hızlı büyümenin getirdiği finansal kırılganlıkları ve rekabetçi piyasa koşullarının zorluklarını çarpıcı bir biçimde ortaya koymaktadır.10
Robo Otomasyon'un iflası, özellikle TOGG gibi ulusal amiral gemisi projeleri üzerindeki stratejik etkileri nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Şirketin TOGG'un ana üretim hatlarını kuran tek yerli ve milli robotik otomasyon firması olması, projenin tedarik zinciri istikrarı ve gelecekteki üretim planları üzerinde potansiyel aksaklıklar yaratma riskini beraberinde getirmektedir.3 Bu durum, kritik ulusal altyapı projelerinde yer alan şirketler için sağlam risk yönetimi, kapsamlı durum tespiti ve dikkatli finansal planlamanın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha vurgulamaktadır.
Bu rapor, Robo Otomasyon'un iflas sürecini ayrıntılı bir şekilde incelerken, bu olayın Türk endüstriyel otomasyon ve imalat sanayisi üzerindeki geniş kapsamlı etkilerini analiz etmeyi hedeflemektedir. Ayrıca, hızlı büyüyen teknoloji şirketleri ve ulusal stratejik projeler için çıkarılması gereken dersleri ele alarak, Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme ve küresel rekabetçilik yolunda atması gereken adımlara ışık tutmaktadır.
II. Giriş: Bir Ulusal Şampiyonun Yükselişi ve Çöküşü
Robo Otomasyon, Türkiye'nin endüstriyel otomasyon ve robotik çözümler alanında öne çıkan firmalarından biri olarak kabul ediliyordu. 2006 yılında kurulan şirket, kısa sürede önemli bir büyüme ivmesi yakalayarak sektörde adını duyurmuştur.4 Şirketin stratejik önemi, özellikle Türkiye'nin yerli otomobil projesi TOGG'un üretim hatlarının kurulmasındaki merkezi rolünden kaynaklanıyordu.1 Robo Otomasyon, TOGG'un Gemlik/Bursa'daki tesislerinde anahtar teslim EV BIW (Gövde Kaynak Hattı) Üretim Hattı ve Transfer Sistemlerini kurarak, 216 robot ve 120 saniyelik çevrim süresiyle gövde atölyesinde temel bir işlev üstlenmiştir.3 Ayrıca, TOGG'un Genel Montaj Atölyesi için Anahtar Teslim Tampon Transfer Sistemi'ni de sağlamış, bu da şirketin kritik lojistik ve montaj aşamalarındaki derin katılımını göstermiştir.3 Şirketin TOGG Sedan Model Üretim Hattı projesinde de yer alması, yerli otomobilin genişleyen model yelpazesine katkısını pekiştirmiştir.16
Robo Otomasyon'un referansları sadece TOGG ile sınırlı kalmamıştır. Ford Otosan'ın Gölcük/Kocaeli'deki tesislerinde Anahtar Teslim Robotik BIW (Gövde Kaynak Hattı) projeleri (2019) ve BEV Batarya Üretim Hattı projeleri (2020) gibi büyük ölçekli otomotiv projelerinde yer almıştır.3 Uluslararası alanda da Jaguar-Land Rover (2014) ve Volvo-Scania (2016) gibi devler için otomasyon projeleri tamamlamış, İngiltere, Almanya ve Romanya'da ofisler açarak küresel bir oyuncu olma yolunda ilerlemiştir.4 2019 yılında Türkiye Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge Merkezi olarak sertifikalandırılması ve 2020 yılında kampüsünü 20.000 m²'ye genişletmesi, şirketin inovasyona ve operasyonel kapasiteye olan bağlılığını göstermiştir.4 TÜBİTAK ile olan iş birlikleri de şirketin yüksek teknoloji ve araştırma alanındaki yetkinliğini kanıtlamıştır.1 Bu başarılar, Robo Otomasyon'u Türk sanayisi için bir gurur kaynağı ve "yerli ve milli" teknoloji üretiminin önemli bir temsilcisi haline getirmiştir.15
Ancak, bu hızlı yükselişin ardından gelen ani iflas haberi, "en hızlı yükselen" bir şirket ile "iflas" arasındaki çelişkiyi dikkat çekici bir şekilde ortaya koymuştur.1 Bu durum, sadece bir ticari başarısızlık olmanın ötesinde, ulusal imalat yeteneklerini, özellikle de amiral gemisi TOGG projesini doğrudan etkileyen stratejik öneme sahip bir sektördeki bir aksaklık olarak algılanmıştır [User Query]. Bu paradoks, hızlı büyümenin altında yatan finansal zayıflıkları maskeleyebileceğini veya sektörün yoğun rekabet baskıları, tedarik zinciri sorunları veya öngörülemeyen ekonomik rüzgarlarla karşı karşıya kaldığını düşündürmektedir. Bu rapor, bu çarpıcı çelişkinin nedenlerini ve geniş kapsamlı etkilerini derinlemesine inceleyecektir.
III. Robo Otomasyon'un Seyri: Hızlı Büyümeden İflasa
Tarihsel Büyüme ve Dönüm Noktaları
Robo Otomasyon'un öyküsü, 2006 yılında resmi kuruluşuyla başlamış ve 2011 yılında Barnes Machinery ile birleşerek ilk önemli büyüme adımını atmıştır.4 Bu birleşme, şirketin kapasitesini ve pazar erişimini artırma stratejisinin bir göstergesi olmuştur. Uluslararası arenadaki ilk önemli atılımı, 2014 yılında İngiltere'deki Jaguar-Land Rover Grubu için gerçekleştirdiği otomasyon projesiyle gelmiştir. Aynı yıl İngiltere'de bir irtibat ofisi açması, küresel hedeflerinin ciddiyetini ortaya koymuştur.4 2016 yılında İsveç'teki Volvo-Scania Grubu için başarılı bir otomasyon projesi daha tamamlamış ve Almanya'da da bir irtibat ofisi kurarak Avrupa'daki varlığını güçlendirmiştir.4
Otomotiv sektöründeki liderliğini pekiştiren bir diğer önemli gelişme, 2017 yılında Ford Otosan için gerçekleştirdiği ilk Anahtar Teslim BIW Robotik Otomasyon Projesi (Eskişehir'deki FMAX Kamyon Üretim Hattı) olmuştur.4 Bu proje, şirketin büyük ölçekli ve karmaşık endüstriyel otomasyon çözümlerindeki yetkinliğini kanıtlamıştır. 2018 yılında Gölcük, Kocaeli'deki modern kampüs binasına taşınması, operasyonel kapasitesini ve kurumsal yapısını güçlendirme yönündeki adımlarını simgelemiştir.4 2019 yılında Türkiye Teknoloji Bakanlığı tarafından otomotiv endüstrisi için Araştırma ve Geliştirme Merkezi olarak resmi sertifika alması, şirketin inovasyona ve ileri teknolojiye olan bağlılığını vurgulamıştır.4 Bu sertifikasyonun ardından, 2020 yılında ek arazi satın alarak yeni atölyeler inşa etmesi ve kapalı alanını 20.000 m²'ye çıkarması, büyüme ve teknolojik yatırım iştahının devam ettiğini göstermiştir.4
Elektrikli araç (EV) üretimine yönelik kritik rolü, 2020 yılında Ford Otosan ile Kocaeli'de gerçekleştirdiği ilk BEV Batarya Üretim Hattı projesiyle başlamıştır.4 Ancak en stratejik katkısı, 2021 yılında Türkiye'nin ilk ulusal EV OEM'i olan TOGG için Gemlik, Bursa'da Anahtar Teslim EV BIW Üretim Hattı ve Transfer Sistemleri projesini üstlenmesiyle olmuştur.3 Bu projeler, Robo Otomasyon'u Türkiye'nin elektrikli araç vizyonunun temel taşlarından biri haline getirmiştir. 2022 yılında Ford Avrupa için Romanya'da anahtar teslim Brownfield ve üst gövde Greenfield entegrasyon kapasitesi projeleriyle uluslararası büyümesini sürdürmüştür.4
İflasın Doğrudan Nedenleri
Robo Otomasyon'un bu göz kamaştırıcı yükselişinin ardından gelen iflas, bir dizi finansal zorluğun birleşimiyle gerçekleşmiştir. Şirketin yaklaşık 2 milyar TL civarında bir borç bıraktığı iddia edilmektedir.1 Bu devasa borç yükü, şirketin finansal yapısının sürdürülemez bir noktaya geldiğini açıkça göstermektedir. Şirket, alacaklıların yoğun baskısıyla karşı karşıya kalmış ve tahsilat sorunları, faaliyetlerini sürdüremez hale getirmiştir.1 Bu durum, özellikle hızlı büyüyen şirketlerde görülebilen, gelirlerin artmasına rağmen nakit akışının yetersiz kalması sorununa işaret etmektedir. Büyük projeler genellikle uzun ödeme vadeleri ve yüksek başlangıç sermayesi gerektirir; eğer tahsilat süreçleri aksar veya finansman maliyetleri yükselirse, şirket hızla likidite krizine sürüklenebilir.
İflasın en önemli göstergelerinden biri, şirketin daha önce konkordato (iflas koruma) başvurusunda bulunmuş olmasıdır.7 Ancak Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, şirketin bu talebini reddetmiş ve iflasına karar vermiştir.9 Mahkemenin şirketin mal varlığını azaltarak alacaklıları zarara uğrattığına hükmetmesi, finansal yönetimin ciddi derecede aksadığını düşündürmektedir.17 Bu kararla birlikte şirkete verilen mühlet ve tedbirler kaldırılmış, konkordato komiserlerinin görevi sona ermiştir.18 Bu durum, şirketin finansal sorunlarının yapısal ve derinlemesine olduğunu, geçici çözümlerle aşılamayacak bir boyuta ulaştığını göstermektedir.
Robo Otomasyon'un iflasının doğrudan bir sonucu olarak, elindeki makineler, teçhizatlar, stoklar ve fikri mülkiyet haklarının satışa çıkarılması beklenmektedir.1 Bu süreçten yüzlerce tedarikçi, taşeron firma ve eski çalışan da doğrudan etkilenecektir.1 Bu durum, şirketin ekosistemindeki domino etkisini ve iflasın sadece şirketi değil, geniş bir paydaş ağını da olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır.
Hızlı Büyümenin Finansal Kırılganlığı Maskelemesi
Robo Otomasyon'un "en hızlı yükselen" firmalardan biri olarak anılmasına rağmen iflas etmesi, hızlı büyümenin altında yatan finansal kırılganlıkları maskeleyebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır.1 Hızlı büyüme, genellikle yüksek sermaye harcamaları, artan işletme sermayesi ihtiyacı ve güçlü bir finansal yönetim gerektirir. Eğer şirket içi finansal kontroller yetersizse veya dış finansman mekanizmaları aksarsa, agresif bir genişleme stratejisi hızla likidite krizine dönüşebilir. Türkiye'deki hızlı büyüyen perakendecilerle ilgili bir analiz, hızlı büyümenin beraberinde yetişmiş insan kaynağı, yaygın ve otomatik bir tedarik altyapısı ve sağlam bir bilanço yapısı gibi olmazsa olmaz koşullar gerektirdiğini belirtmektedir.20 Robo Otomasyon'un 2 milyar TL'lik borcu, büyümesinin finansal yönetim kabiliyetini aşmış olabileceğini düşündürmektedir. Özellikle büyük müşterilerden gelen ödeme gecikmeleri veya tahsilat sorunları, büyük projeler üstlenen şirketler için nakit akışını olumsuz etkileyebilir ve bu da alacaklı baskısının artmasına yol açabilir.1 Bu, bir şirketin görünürdeki başarısının, sağlam bir finansal temele dayanmadığında ne kadar yanıltıcı olabileceğinin bir göstergesidir.
Volatil Makroekonomik İklimin Hızlı Büyüyen Şirketler Üzerindeki Etkisi
Robo Otomasyon'un iflası, sadece şirketin iç dinamiklerinden değil, aynı zamanda Türkiye'nin içinde bulunduğu volatil makroekonomik iklimden de etkilenmiştir. Şirket, TOGG ve Ford gibi dev projelerle hızla büyürken, Türk ekonomisi yüksek enflasyon ve artan faiz oranları gibi ciddi sorunlarla boğuşmaktaydı.11 Bu makroekonomik faktörler, üretim maliyetlerini (enerji, hammadde, işçilik) önemli ölçüde artırmış 12 ve finansman maliyetlerini yükseltmiştir.11 Yüksek faiz oranları, şirketlerin borç servis yükünü artırarak, mevcut 2 milyar TL'lik borcun sürdürülemez hale gelmesine katkıda bulunmuş olabilir.1 İstanbul Sanayi Odası'nın (ISO) raporuna göre, sanayi firmalarının faaliyet kârları 2024'te %31,6 oranında düşmüş, finansal giderlerin faaliyet kârına oranı ise %96,6'ya yükselmiştir.11 Bu, sanayi şirketlerinin kârlarının neredeyse tamamını finansman giderlerine ayırdığını ve yatırım veya inovasyon için çok az alan kaldığını göstermektedir. Bu tür bir ekonomik ortamda, hızlı büyüyen bir şirketin bile, finansal temelleri yeterince sağlam değilse, dış şoklara karşı savunmasız kalacağı açıktır. Robo Otomasyon'un durumu, başarılı proje kazanımlarının ve hızlı ölçeklenmenin bile, ülkenin genel ekonomik istikrarsızlığından kaynaklanan ağır finansal baskılara karşı şirketleri koruyamadığını göstermektedir.
IV. Makroekonomik Engeller: Türk Sanayi Sektöründeki Finansal Kırılganlıklar
Robo Otomasyon'un iflası, tekil bir şirket başarısızlığından ziyade, Türk sanayi sektörünün karşı karşıya olduğu daha geniş finansal kırılganlıkların bir göstergesi olarak yorumlanmaktadır. Ülke ekonomisi, son yıllarda yüksek enflasyon, artan faiz oranları ve kredi sıkışıklığı gibi ciddi makroekonomik engellerle mücadele etmektedir.
Yüksek Enflasyon ve Artan Faiz Oranları
Türkiye, son yıllarda yüksek enflasyon oranlarıyla mücadele etmiştir. Enflasyon, Nisan 2024'te %75'e ulaşmış, 2023'te ise %67,5 gibi yüksek bir seviyede seyretmiştir.12 Bu durum, şirketlerin üretim maliyetlerini (işçilik, enerji, hammadde) doğrudan artırarak kârlılıklarını ve rekabet güçlerini olumsuz etkilemektedir.12 Örneğin, tekstil sektöründeki şirketler, 2021'den bu yana gaz ve elektrik fiyatlarındaki dramatik artışlar nedeniyle üretim maliyetlerinin Asya'daki rakiplerine göre yaklaşık %40 daha yüksek olduğunu belirtmektedir.12
Enflasyonla mücadele kapsamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) faiz oranlarını agresif bir şekilde artırması, şirketler için borçlanma maliyetlerini katlamıştır. Politika faizi, Mayıs 2023'teki %8 seviyesinden Kasım 2024'e kadar %50'ye yükselmiştir.13 Bu keskin artış, imalat sektöründeki işletmelerin marjlarını kaybetmesine ve hatta yüksek üretim ve borç servis maliyetleri nedeniyle kapanmasına yol açmıştır.13 Sanayi şirketleri, enflasyon sorununu kendileri yaratmamış olsalar da, faiz artışlarının en ağır bedelini ödemektedir.11 Bu durum, şirketlerin yatırım ve inovasyon için ayırabilecekleri kaynakları ciddi şekilde kısıtlamaktadır.
"Zombi Şirket" Fenomeni ve Kredi Sıkışıklığı
Türkiye'deki finansal krizin bir diğer çarpıcı göstergesi, "zombi şirket" olarak adlandırılan firmaların yaygınlığıdır. Bağımsız düşünce kuruluşu Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nün raporuna göre, Türkiye'deki her beş şirketten biri fiilen iflas durumundadır ve yalnızca devlet desteği ve kredi yeniden yapılandırmaları sayesinde ayakta kalabilmektedir.10 Bu "zombi şirketler," halka açık olmayan kurumsal sektörün yaklaşık %20'sini oluşturmakta ve Türkiye'yi bu oranın en yüksek olduğu ülke konumuna getirmektedir.10
Kredi piyasalarındaki sıkışıklık da durumu ağırlaştırmaktadır. Ocak 2023 ile Mayıs 2025 arasında KOBİ'lere nominal kredi verme oranı %120 artmış olsa da, aynı dönemdeki %240'ın üzerindeki kümülatif enflasyon, kredinin reel değerini önemli ölçüde aşındırmıştır.10 Bu, KOBİ'lerin daha fazla borçlanmasına rağmen, reel satın alma güçlerinin azaldığı ve operasyonlarını sürdürme veya yatırım yapma konusunda giderek daha fazla zorlandığı anlamına gelmektedir.10 Bu durum, Robo Otomasyon gibi büyük ölçekli projelere yatırım yapan şirketler için de benzer bir finansman daralması anlamına gelmektedir.
Finansal krizin yargıdaki yansımaları da endişe vericidir. İcra ve iflas dosyalarının sayısı 2023'te 38,3 milyona ulaşarak Türk tarihinde rekor kırmıştır.10 Konkordato (iflas koruma) başvuruları da çarpıcı bir artış göstermiştir. 2025'in ilk beş ayında mahkemeler, 2024'ün aynı dönemine göre %97 artışla 967 geçici konkordato koruma kararı vermiştir.10 Tam iflas kararları ise %75 artışla 77'ye ulaşmıştır.10 Bu veriler, ülkedeki şirketlerin finansal sağlığının genel olarak kötüleştiğini ve iflasların yaygınlaştığını açıkça göstermektedir.
Kârlılıkta Düşüş ve Artan Borç Yükleri
İstanbul Sanayi Odası (ISO) tarafından açıklanan "Türkiye'nin En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu 2024" raporu, sanayi sektöründeki kârlılık düşüşünü ve borç yüklerinin artışını gözler önüne sermektedir. Rapora göre, sanayi firmalarının faaliyet kârları 2024'te %31,6 oranında düşerek 641 milyar TL'ye gerilemiştir.11 Daha da endişe verici olan, faaliyet marjının %10,4'ten %6,2'ye, net kâr marjının ise %7,1'den sadece %2,6'ya düşmesidir.11 Bu düşüş, sanayi şirketlerinin kârlarının neredeyse tamamını finansman giderlerini karşılamaya ayırdığını göstermektedir. Finansal giderlerin faaliyet kârına oranı 2024'te %96,6'ya fırlamış, bu oran on yıllık ortalamanın (yaklaşık %60,1) çok üzerine çıkmıştır.11
Bu durum, şirketlerin yatırım ve inovasyon için çok az kaynağa sahip olduğunu belirtmektedir.11 Toplam kurumsal borçlar %45,1 oranında artarken, firmalar artan kredi maliyetleri nedeniyle banka dışı borçlanmaya yönelmektedir.11 Bu finansal tablo, Robo Otomasyon'un yaşadığı sıkıntıların münferit bir olaydan ziyade, Türk sanayisinin genelinde yaşanan yapısal bir sorunun parçası olduğunu düşündürmektedir.
Sistemsel Ekonomik Sıkıntının Bir Belirtisi Olarak Robo Otomasyon
Robo Otomasyon'un iflası, başlangıçta "şok edici bir gelişme" olarak nitelendirilse de [User Query], yukarıda belirtilen makroekonomik veriler, bu durumun Türkiye'deki yaygın finansal sıkıntının bir yansıması olduğunu göstermektedir.10 "Zombi şirketlerin" yaygınlığı, rekor iflas başvuruları ve ISO 500 firmalarının kârlılıklarındaki ciddi düşüş, Robo Otomasyon'un başarısızlığının daha derin, sistemsel kırılganlıkların bir tezahürü olduğunu ortaya koymaktadır. Yüksek enflasyon ve faiz oranları, üretim maliyetlerini ve borç servis yüklerini artırarak, finansal dayanıklılığı yeterince sağlam olmayan her şirketi olumsuz etkilemektedir. Bu bağlamda, Robo Otomasyon, "en hızlı yükselen" statüsüne rağmen, genel ekonomik fırtınanın içinde kalmış ve finansal yapısı bu baskılara dayanamamıştır.
Yüksek Enflasyon Ortamında Yatırım ve Likidite Paradoksu
Robo Otomasyon gibi yüksek teknolojili endüstriyel otomasyon şirketleri, Ar-Ge, gelişmiş makine ve proje uygulamaları için önemli sermaye yatırımları gerektirir.24 Otomasyon yatırımları uzun vadede getiri sağlasa da, başlangıç maliyetleri yüksektir ve geri ödeme süreleri sektöre göre değişir.24 Enflasyon nedeniyle reel kredinin azaldığı 10 ve faiz oranlarının son derece yüksek olduğu bir ortamda 13, uygun fiyatlı uzun vadeli finansmana erişim ciddi şekilde kısıtlanmaktadır. Bu durum, şirketleri kısa vadeli, pahalı borçlanmaya veya iç nakit üretimine bağımlı hale getirmekte, bu da büyük ölçekli, yüksek teknolojili projeler için yetersiz kalabilmektedir. Sanayi firmalarının net kâr marjlarındaki düşüş, yeniden yatırım için ayrılan kârların azalmasına yol açmaktadır.11 Bu durum, yüksek teknoloji sektöründe rekabetçi kalmak için gereken yatırım ihtiyacı ile uygun sermaye sağlama zorluğu arasında bir kısır döngü yaratmakta, potansiyel gelecekteki getirilerine rağmen likidite krizlerine ve nihayetinde iflasa yol açmaktadır.
V. Türk İmalat Sanayisinde Tedarik Zinciri Kırılganlıkları ve Operasyonel Baskılar
Robo Otomasyon'un iflası, Türk imalat sanayisinin, özellikle de otomasyon sektörünün karşı karşıya olduğu tedarik zinciri kırılganlıklarını ve operasyonel baskıları da gözler önüne sermektedir. Yüksek teknolojili otomasyon çözümleri sunan bir şirket olarak Robo Otomasyon, karmaşık ve küresel tedarik zincirlerine bağımlıydı. Bu zincirlerdeki aksaklıklar, şirketin operasyonel verimliliğini ve finansal sağlığını doğrudan etkilemiştir.
Küresel ve Yerel Tedarik Zinciri Kesintileri
Türk otomotiv endüstrisi gibi otomasyonun yoğun kullanıldığı sektörler, hammadde (örneğin çelik, plastik, yarı iletkenler) ve yedek parça kıtlıkları gibi önemli aksaklıklarla karşılaşmıştır.27 Bu durum, üretim sürelerini uzatmakta ve üretim devamlılığını olumsuz etkilemektedir.27 Türkiye'nin en büyük çelik üreticilerinden biri olmasına rağmen, imalat sektörünün, özellikle otomotivin, ithal yarı mamul maddelere yüksek oranda bağımlı olması, yerel üreticilerin kalite veya hacim beklentilerini karşılamakta zorlandığını göstermektedir.28 Bu ithalat bağımlılığı, üreticileri küresel tedarik zinciri şoklarına ve kur dalgalanmalarına karşı savunmasız bırakmaktadır.
Türkiye'nin merkezi coğrafi konumuna rağmen, lojistik ağları da aksaklıklara açıktır. Aşırı yüklenmiş limanlar, sınır kısıtlamaları ve olumsuz hava koşulları gibi faktörler, sevkiyat gecikmelerine ve maliyet artışlarına yol açabilmektedir.21 Bu tür lojistik aksaklıklar, Robo Otomasyon gibi zamanında teslimat ve entegrasyon gerektiren projeler yürüten şirketler için ciddi operasyonel zorluklar yaratmıştır.
Artan Operasyonel Maliyetler
Türk imalat sektöründe, özellikle son yıllarda operasyonel maliyetlerde belirgin bir artış gözlenmektedir. Hükümet destekli asgari ücret artışları, özellikle sanayi bölgelerinde işçilik maliyetlerini yükseltmiştir.21 İthal yakıtlara bağımlı fabrikalar, artan enerji fiyatlarıyla karşı karşıya kalmakta ve bu maliyetleri alıcılara yansıtarak genel üretim maliyetlerini artırmaktadır.12 Küresel tedarik zinciri baskıları da pamuk, polyester ve özel iplikler gibi temel hammaddelerin maliyetini yükselterek kâr marjlarını daha da daraltmaktadır.21 Bu maliyet artışları, Robo Otomasyon gibi şirketlerin proje maliyetlerini doğrudan etkilemiş ve kârlılıklarını baskılamıştır.
Teknolojik ve Entegrasyon Zorlukları
Endüstriyel otomasyon sektöründe faaliyet gösteren şirketler için yüksek kaliteli robotik sistemler, otomasyon yazılımları ve destekleyici altyapı için yapılan başlangıç yatırımları oldukça yüksektir.24 Bu durum, özellikle küçük üreticiler veya ölçeklenmeye çalışan işletmeler için önemli bir bariyer oluşturmaktadır.24 Robotların mevcut üretim iş akışlarına entegre edilmesi, üretim hatlarının yeniden tasarlanmasını, iş istasyonlarının yeniden düzenlenmesini ve mevcut manuel süreçler veya diğer otomatik sistemlerle sorunsuz entegrasyonu gerektiren önemli ayarlamalar yapılmasını zorunlu kılar.24 Bu entegrasyon, genellikle BT altyapısının ve gelişmiş yazılım sistemlerinin yükseltilmesini de gerektirir.24
Robotik sistemler, düzenli bakım ve uzmanlaşmış onarım hizmetleri gerektirir. Üreticilerin, robot arıza süreleriyle başa çıkmak ve tedarik zinciri sorunları nedeniyle parça bulunabilirliğini sağlamak için net planları olması gerekmektedir, ki bu da zorlu bir süreçtir.24 Bu teknolojik ve entegrasyon zorlukları, Robo Otomasyon gibi otomasyon çözümleri sunan bir şirketin operasyonel yükünü artırmış ve maliyetlerini yükseltmiştir.
Kırılgan Tedarik Zincirinde Yüksek Teknolojili Otomasyonun Artan Kırılganlığı
Robo Otomasyon'un temel işi, karmaşık, yüksek teknolojili robotik otomasyon hatları kurmaktı. Bu hatlar, ileri düzey bileşenlerin ve uzmanlaşmış bilginin istikrarlı bir şekilde tedarik edilmesine bağımlıdır. Robotik sistemlerin yüksek başlangıç maliyetleri ve entegrasyon zorlukları, bu tür yatırımların doğasında vardır.24 Ancak Türk imalat sektöründeki sistemsel tedarik zinciri sorunları – hammadde kıtlıkları, ithalata bağımlılık ve lojistik aksaklıklar gibi – Robo Otomasyon gibi şirketler için kritik bir kırılganlık yaratmıştır.21 Büyük projeler alsa bile, şirketin verimli ve kârlı bir şekilde faaliyet gösterme yeteneği, dış tedarik zinciri kırılganlıkları tarafından ciddi şekilde engellenmiştir. Kritik bileşenlerin tedarikindeki gecikmeler veya tedarik zinciri aksaklıkları nedeniyle artan maliyetler, doğrudan proje zaman çizelgelerini ve kârlılığı etkileyerek nakit akışı sorunlarına ve yükümlülüklerini yerine getirememe durumuna yol açmıştır. Bu durum, Robo Otomasyon'un iflasına yol açan "alacaklı baskısı ve tahsilat sorunlarına" katkıda bulunmuştur.1
Maliyet Artışı ve Rekabetçi Fiyatlandırmanın Çifte Zorluğu
Robo Otomasyon, ileri teknolojiye ve nitelikli iş gücüne önemli yatırımlar gerektiren bir sektörde faaliyet göstermekteydi. Türkiye'de artan işçilik, enerji ve hammadde maliyetleri, operasyonel giderlerde genel bir artışa yol açmıştır.12 Robo Otomasyon gibi bir şirket için bu artan girdi maliyetleri, otomasyon projelerinin teslimat maliyetini doğrudan etkilemiştir. Aynı zamanda, endüstriyel otomasyon pazarının rekabetçi yapısı 26, bu artan maliyetleri TOGG ve Ford gibi müşterilere tam olarak yansıtma yeteneğini sınırlamıştır. Kâr marjları üzerindeki bu baskı, yüksek finansman maliyetleriyle birleştiğinde 11, sürdürülemez bir iş modeli yaratmıştır. Başarılı proje kazanımları bile, artan giderleri ve borçları karşılamak için yeterli kârlılığa dönüşememiş ve nihayetinde finansal sıkıntıya yol açmıştır. Bu durum, şirketin hem iç hem de dış ekonomik baskılar arasında sıkışıp kaldığını göstermektedir.
VI. Ulusal Projeler Üzerindeki Stratejik Etki: TOGG Örneği
Robo Otomasyon'un iflası, Türkiye'nin yerli otomobil projesi TOGG için stratejik öneme sahip bir gelişmedir. Şirketin TOGG'un üretim hatlarındaki kilit rolü, bu iflasın potansiyel etkilerini daha da büyütmektedir.
Robo Otomasyon'un TOGG'a Özel Katkıları
Robo Otomasyon, TOGG'un Gemlik, Bursa'daki tesislerinde "Anahtar Teslim EV BIW (Gövde Kaynak Hattı) Üretim Hattı ve Transfer Sistemleri"nden sorumlu olmuştur.3 2021 yılında başlatılan bu proje, 216 robotu içermekte ve gövde atölyesi için 120 saniyelik bir çevrim süresi hedeflemekteydi.3 Bu, şirketin TOGG'un çekirdek üretim sürecindeki temel rolünü göstermektedir. Ayrıca, Robo Otomasyon, TOGG'un Genel Montaj Atölyesi için 2021'de "Anahtar Teslim Tampon Transfer Sistemi"ni de sağlamıştır. Bu sistem, 250 RBD/25 LIFT/20 TTB/10 CSC robotik bileşenleri ile 120 saniyelik çevrim süresiyle kritik lojistik ve montaj aşamalarında yer almaktaydı.3
Şirketin TOGG'un genişleyen model yelpazesine katkısı da önemlidir; 2023 yılında tamamlanan TOGG Sedan Model Üretim Hattı projesinde yer almış ve bu hat için 88 ton çelik malzeme kullanılarak yapısal bileşenler imal edilmiştir.16 Robo Otomasyon'un "tek 'yerli ve milli' robotik otomasyon şirketi" olarak TOGG'un robotik üretim hatları için uçtan uca çözümler sunması, 3D tasarımdan sanal testlere ve fabrika kurulumuna kadar tüm süreçlerde yer alması, şirketin ulusal stratejik önemini daha da pekiştirmiştir.15
TOGG ve Ulusal İmalat Üzerindeki Potansiyel Sonuçlar
Robo Otomasyon'un iflasının TOGG'un üretimi üzerindeki doğrudan etkisi hakkında resmi bir açıklama bulunmamaktadır.2 Ancak, TOGG'un mevcut ve gelecekteki modelleri (Sedan gibi) için kritik üretim hatlarının (BIW, transfer sistemleri) anahtar "yerli ve milli" tedarikçisinin iflas etmesi, üretim programında potansiyel aksaklıklar veya gecikmeler konusunda önemli endişeler yaratmaktadır.3
Robo Otomasyon'un iflası, TOGG'un tedarik zincirinde, özellikle yüksek derecede uzmanlaşmış endüstriyel otomasyon bileşenleri ve hizmetleri için bir kırılganlık ortaya koymaktadır. Bu kadar önemli bir yerli oyuncunun yerini doldurmak, uluslararası alternatiflere yönelmeyi gerektirebilir. Bu durum, artan maliyetler, daha uzun tedarik süreleri ve potansiyel fikri mülkiyet konuları gibi ek zorluklara yol açabilir. Yeni tedarikçilerden bu kadar karmaşık, entegre sistemler temin etmek, TOGG için daha yüksek tedarik maliyetleri anlamına gelebilir ve bu da şirketin genel finansal projeksiyonlarını, dolayısıyla araç fiyatlandırmasını veya kârlılığını etkileyebilir [User Query].
Ar-Ge Merkezi olarak sertifikalandırılmış ve endüstriyel otomasyonda kilit bir yerli oyuncu olan bir şirketin 4 başarısızlığı, Türkiye'nin yüksek teknolojili imalat ekosisteminin genel dayanıklılığı ve derinliği hakkında soruları gündeme getirmektedir. Özellikle, iddialı ulusal projeleri bağımsız olarak destekleme yeteneği konusunda belirsizlikler yaratmaktadır.
Ulusal Amiral Gemisi Projeleri ile Yerel Tedarikçi Sağlığı Arasındaki Karşılıklı Bağımlılık
Robo Otomasyon'un iflası, TOGG gibi ulusal amiral gemisi projelerinin başarısının, yerel tedarikçilerin finansal sağlığına ne kadar derinden bağlı olduğunu göstermektedir.3 Robo Otomasyon'un TOGG'un üretiminde "tek 'yerli ve milli' robotik otomasyon şirketi" olarak temel bir rol oynaması, bu karşılıklı bağımlılığın doğrudan ve derin olduğunu vurgulamaktadır. Stratejik önemine rağmen böylesine kilit bir yerli tedarikçinin iflas etmesi, ulusal öneme sahip projelerin finansal sağlığının, daha geniş ekonomik istikrar ve yerel tedarik zincirinin dayanıklılığıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır. TOGG'un üretim kampüsünün 2022'de açılmış ve seri üretime başlanmış olmasına rağmen 34, otomasyon projelerinin devam eden doğası (örneğin 2023'te tamamlanan Sedan hattı 16), Robo Otomasyon'un sürekli sağlığının hayati önem taşıdığını göstermektedir. Bu olay, ulusal projelerin kendi kendine yeterliliği hedeflese de, stratejik hedefleri baltalayabilecek aksaklıkları önlemek için yerel ortaklarının finansal sağlamlığını da güvence altına alması gerektiğini vurgulamaktadır.
Stratejik Ulusal Projelerde Risk Yönetimi Eksiklikleri
Kullanıcı sorgusu, kritik ulusal altyapıda yer alan şirketler için "risk yönetimi ve durum tespiti konularında" soruları açıkça gündeme getirmektedir [User Query]. Robo Otomasyon'un TOGG'un üretimindeki merkezi rolü göz önüne alındığında 3, iflası, Robo Otomasyon'un kendisi veya TOGG ve TÜBİTAK gibi büyük müşterileri tarafından risk değerlendirme veya azaltma stratejilerinde potansiyel bir boşluğa işaret etmektedir. Endüstriyel şirketler için etkili risk yönetiminin "sürekli operasyon ve varoluşu" ve "sürprizleri en aza indirmeyi" sağlamak için önemini vurgulanmaktadır.37 "En hızlı yükselen" bir şirketin 2 milyar TL borç biriktirip iflas etmesi, hızlı büyümenin uygun finansal gözetimi gölgede bırakmış olabileceğini veya erken uyarı işaretlerinin gözden kaçırıldığını ya da yetersiz bir şekilde ele alındığını düşündürmektedir. Bu olay, ulusal projeler için bile, özellikle değişken ekonomik iklimlerde, temel tedarikçilerin finansal sağlığının kapsamlı bir şekilde incelenmesi ve sürekli olarak izlenmesinin ne kadar önemli olduğunu acı bir şekilde hatırlatmaktadır. Bu, stratejik aksaklıkları önlemek için hayati bir adımdır.
VII. Çıkarılan Dersler ve Türk Endüstriyel Otomasyonu İçin İleriye Dönük Yol
Robo Otomasyon'un iflası, Türkiye'nin endüstriyel otomasyon sektörü ve genel olarak hızlı büyüyen teknoloji şirketleri için önemli dersler sunmaktadır. Bu olay, sadece bir şirketin başarısızlığı değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik yapısındaki ve iş ortamındaki belirli kırılganlıkların bir yansımasıdır.
Hızlı Büyüyen Teknoloji Şirketleri İçin Temel Çıkarımlar
Büyümenin Ötesinde: Finansal Dayanıklılığın Önceliği: Robo Otomasyon örneği, özellikle değişken ekonomik ortamlarda, hızlı gelir büyümesinin tek başına uzun vadeli sürdürülebilirlik için yeterli olmadığını göstermektedir. Çeşitlendirilmiş finansman kaynakları, sıkı nakit akışı yönetimi ve gerçekçi kârlılık hedefleri, agresif genişlemenin önüne geçerek önceliklendirilmelidir.1 Şirketlerin, hızlı büyümenin getirdiği operasyonel ve finansal yükleri kaldırabilecek sağlam bir bilançoya sahip olmaları kritik önem taşımaktadır.20
İhtiyatlı Borç Yönetimi: İddia edilen 2 milyar TL'lik borç, özellikle yüksek faiz oranları ve tahsilat sorunlarıyla birleştiğinde aşırı kaldıraç kullanımının tehlikelerini vurgulamaktadır. Şirketler, borç kapasitelerini ve geri ödeme yeteneklerini dikkatlice değerlendirmeli, büyüme için aşırı borçlanmaktan kaçınmalıdır.1 Finansal giderlerin faaliyet kârlarını neredeyse tamamen tüketmesi, borçlanmanın kârlılık üzerindeki yıkıcı etkisini göstermektedir.11
Etkin Risk Yönetimi Çerçeveleri: Şirketlerin, operasyonel risklerin ötesine geçerek finansal, stratejik, ticari ve teknolojik riskleri de kapsayan kapsamlı risk yönetimi çerçeveleri oluşturmaları gerekmektedir.37 Bu, makroekonomik şokların, tedarik zinciri aksaklıklarının ve kur dalgalanmalarının etkilerini öngörmeyi ve azaltmayı içerir. Özellikle Robo-danışmanlık platformları gibi yeni teknolojilerin beraberinde getirdiği düzenleyici, iş, operasyonel ve teknoloji riskleri de göz ardı edilmemelidir.38
Yetenek ve Yönetim Uzmanlığı: Türk otomasyon sektöründeki zorluklar arasında yönetim ve teknik uzmanlık alanındaki boşluklar 25 ve nitelikli iş gücü bulma zorlukları da yer almaktadır.22 Hızlı büyüyen şirketler, karmaşık finansal ve operasyonel ortamda yol almak için güçlü iç yönetim yetenekleri geliştirmeye ve yetenekli personeli çekmeye/elde tutmaya yatırım yapmalıdır.20
Türk Endüstriyel Otomasyon Sektörünü Güçlendirme Önerileri
Uzun Vadeli, Uygun Fiyatlı Finansmana Erişim: Kredi sıkışıklığı ve yüksek faiz oranlarının ele alınması kritik öneme sahiptir. Politikalar, yatırım ve inovasyonu desteklemek için KOBİ'lere ve yüksek teknolojili sanayi şirketlerine kısa vadeli, pahalı krediler yerine uzun vadeli, reel değerli finansman çözümleri sağlamaya odaklanmalıdır.10
Tedarik Zinciri Dayanıklılığının Artırılması: Türk üreticileri, özellikle otomotiv gibi kritik sektörlerde, küresel şokları ve kur risklerini azaltmak için tedarik tabanlarını çeşitlendirmeli, tek tedarikçilere (özellikle kritik bileşenler için) bağımlılığı azaltmalı ve temel girdiler için yerli üretim yeteneklerine yatırım yapmalıdır.21
Yargı ve Düzenleyici Reformlar: İcra ve iflas süreçlerinin kolaylaştırılması ve yargı verimliliğinin artırılması, daha öngörülebilir bir iş ortamı yaratmak ve şirketlerin hukuki belirsizlikte geçirdiği süreyi azaltmak için hayati öneme sahiptir.10 Konkordato başvurularındaki ve tam iflas kararlarındaki artış, bu reformların aciliyetini vurgulamaktadır.10
Ar-Ge ve İnsan Sermayesine Yatırım: Hükümetin ve özel sektörün Ar-Ge merkezlerine ve mesleki eğitime sürekli desteği, yapay zeka ve robotik gibi alanlarda teknolojik ilerlemeyi teşvik etmek ve geleceğin rekabetçi iş gücünü sağlamak için elzemdir.22 Türkiye'nin Ulusal Yapay Zeka Stratejisi (2021-2025), ülkeyi küresel yapay zeka endekslerinde ilk 20'ye sokmayı hedeflemektedir.25
Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) ve Ortaklıkların Teşvik Edilmesi: Yerli yetenekler önemli olsa da, DYY çekmek gerekli sermayeyi, teknolojiyi ve yönetim uzmanlığını getirebilir. Politikalar, yüksek teknolojili sektörlerde uluslararası iş birliklerini ve yatırımları teşvik etmek için yatırım ortamını iyileştirmeyi ve düzenleyici belirsizlikleri azaltmayı hedeflemelidir.11
Bütünsel Bir "Risk-Zeki" Ekosistem Zorunluluğu
Robo Otomasyon'un iflası, sistemsel ekonomik sorunlar 10, tedarik zinciri kırılganlıkları 21 ve iç finansal zorluklar 1 bağlamında incelendiğinde, sadece şirket düzeyinde değil, tüm endüstriyel ekosistem genelinde "risk-zeki" bir yaklaşıma duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır. "Risk-zeki tedarik zincirleri" kavramı ve tedarik zinciri risklerini yönetmeye yönelik bir çerçeve, bu bütünsel yaklaşımın önemini vurgulamaktadır.39 Bu, Robo Otomasyon'un daha iyi bir iç risk yönetimine sahip olsa bile, kredi sıkışıklığı veya kendi tedarikçilerini veya müşterilerini etkileyen tedarik zinciri aksaklıkları gibi dış şoklara maruz kalacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, çıkarılacak ders, bireysel kurumsal yönetimden daha fazlasını kapsamakta; hükümet politikaları (örneğin, uzun vadeli finansman, yargı verimliliği 10), sektör dernekleri (örneğin, yerel entegratörleri savunan ROBODER 44) ve TOGG ve Ford gibi büyük oyuncuların yerel tedarikçi tabanının sağlığını güvence altına almasını içeren kolektif bir çabayı gerektirmektedir. Gerçekten dayanıklı bir endüstriyel otomasyon sektörü, birbirine bağlı riskleri belirlemek, değerlendirmek ve azaltmak için koordineli, çok paydaşlı bir yaklaşım gerektirmektedir.
Küreselleşmiş Yüksek Teknoloji Sektöründe "Yerli ve Milli" Hedefinin Çift Taraflı Kılıcı
Robo Otomasyon, TOGG için "tek 'yerli ve milli' robotik otomasyon şirketi" olarak anılıyordu.15 Bu durum, Türkiye'nin stratejik projelerde yerli teknolojik kendi kendine yeterlilik hedefini yansıtmaktadır. Bu yaklaşım, yerel uzmanlığı teşvik eder ve yabancı bağımlılığı azaltır. Ancak, aynı zamanda riski tek bir noktada yoğunlaştırır. Eğer tek bir "ulusal şampiyon" ciddi finansal sıkıntı yaşarsa, desteklediği stratejik proje üzerindeki etkisi katlanarak artar, tıpkı TOGG örneğinde görüldüğü gibi. Çelik üretiminde bile Türkiye'nin ithal yarı mamul maddelere bağımlılığı 28, yüksek teknolojili imalatta tam kendi kendine yeterliliğin zorluğunu göstermektedir. Buradaki ders, yerel yetenekleri teşvik etmenin hayati önem taşıdığı, ancak bunun sağlam bir acil durum planlamasıyla, potansiyel olarak çeşitlendirilmiş bir yerel tedarikçi tabanı veya dikkatle yönetilen uluslararası ortaklıklar aracılığıyla dengelenmesi gerektiğidir. Stratejik de olsa tek bir yerli kuruluşa aşırı bağımlılık, karmaşık ve yüksek riskli bir projede kritik bir tek hata noktası yaratabilir.
VIII. Sonuç: Dayanıklı Bir Gelecek İnşa Etmek
Robo Otomasyon'un iflası, Türkiye'nin endüstriyel otomasyon ve ulusal üretim hedefleri için önemli bir dönüm noktasıdır. Bu olay, hızlı büyümenin, özellikle yüksek teknoloji sektörlerinde, sistemsel finansal kırılganlıklara, tedarik zinciri aksaklıklarına ve daha geniş makroekonomik ortama karşı ne kadar savunmasız olduğunu acı bir şekilde hatırlatmaktadır. Şirketin hızlı yükselişi ile çöküşü arasındaki "çelişki", teknolojik inovasyonun yanı sıra finansal sağlığı ve risk yönetimini önceliklendiren dengeli büyüme stratejilerinin kritik önemini vurgulamaktadır.
Bu durum, Türkiye'nin sanayi tabanını desteklemek için acil ve kapsamlı yapısal reformlara ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Enflasyonla mücadele, uygun fiyatlı krediye erişimin sağlanması, tedarik zinciri dayanıklılığının güçlendirilmesi ve yargı verimliliğinin artırılması bu reformların temelini oluşturmalıdır.10 TOGG gibi stratejik ulusal projeler için ise, tedarik zincirleri boyunca sağlam risk yönetimi ve durum tespiti uygulamalarının yerleştirilmesi, kendi başarılarının yerel ortaklarının sağlığıyla olan karşılıklı bağımlılığını kabul etmeleri anlamına gelmektedir.
Bu deneyimden ders çıkarmak, Türkiye'nin küresel yüksek teknolojili imalat ve endüstriyel otomasyon alanında rekabetçi bir oyuncu olarak konumunu sağlamlaştırması için hayati önem taşımaktadır. Daha istikrarlı ve öngörülebilir bir yatırım ortamı teşvik ederek, insan sermayesine ve Ar-Ge'ye yatırım yaparak ve dayanıklı iş stratejileri uygulayarak, Türkiye mevcut zorlukları sürdürülebilir büyüme ve inovasyon fırsatlarına dönüştürebilir ve ulusal sanayi hedeflerinin uzun vadeli başarısını güvence altına alabilir.
Subscribe to my newsletter
Read articles from Haber Ajans directly inside your inbox. Subscribe to the newsletter, and don't miss out.
Written by

Haber Ajans
Haber Ajans
Manşetlerin ötesi, kodun ruhu ve bilimin "neden"i. Geleceğin DNA'sını çözen teknoloji, bilim ve yazılım analizleri için en özgün kaynak: Haber Ajans.