Dijital Kur’an’da Karşıma Çıkan Üç Ayet: En’âm 143, Âl-i İmrân 15 ve Cin 8

Bazen bir şey aramazsınız ama aradığınız şey size görünür olur. O gün, dijital Kur’an arayüzünde rastgele dolaşırken tam olarak böyle bir şey yaşadım. Ne bir konuyu araştırıyordum ne de belirli bir ayeti merak ediyordum. Yalnızca içimde bir şey huzur arıyordu. Sayfalar arasında gezinirken önüme üç farklı sûreden üç ayet çıktı. Üçü de bambaşka yerlerden seslendi; biri beni durdurdu, biri düşündürdü, biri ürpertti.
1. En’âm Suresi, 143. Ayet:
“Sekiz eşli hayvan: Koyundan iki, keçiden iki... De ki: Allah bunların haram kıldığı iki erkek midir, yoksa iki dişi mi, yahut dişi rahimlerinde olan yavrular mı?”
İlk bakışta bu ayet bana oldukça teknik geldi. Kurbanlık hayvanlardan, helal-haram ölçüsünden bahsediyordu. Ama biraz durup düşününce ayetin derinliğini fark ettim. Bu aslında yalnızca koyunla keçinin meselesi değildi. Bu, insanların keyfi yasaklar koyarak dini nasıl şekillendirmeye çalıştığıyla ilgiliydi.
Ayet, “De ki” diyerek başlıyor. Allah, Resulü’ne insanların geleneklerini değil, hakikati dile getirmesini emrediyor. Bu ayet beni kendime döndürdü: Ben hayatımda nelere ‘haram’ diyorum? Toplumun mıh gibi çaktığı kuralları sorgusuz kabul mü ediyorum? Belki de bu ayet, sadece hayvanlardan değil, düşünmeden aktarılan inanç kalıplarından da söz ediyordu.
2. Âl-i İmrân Suresi, 15. Ayet:
“De ki: Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahipleri için Rableri katında içinden ırmaklar akan cennetler vardır...” Âl-i İmrân Suresi, 15. Ayet
Sonra karşıma bu ayet çıktı. Tam da “daha iyi bir hayat” arayışı içindeyken, âdeta cevap verircesine: “Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi?”
Bu soru hem yalın hem de sarsıcı. Çünkü hayat boyu “daha iyisi”ni arıyoruz. Daha iyi maaş, daha iyi ev, daha iyi sosyal çevre... Bu ayet o arayışı başka bir yere taşıyor. “Daha iyisi” dediğin şey, içinden ırmaklar akan ve asla tükenmeyen bir huzur olabilir mi? Ve o “daha iyi”ye ulaşanlar, dünyada takva ile yürüyenlerdir. Bu ayet, beni dünyalıkların içindeki geçiciliği sorgulamaya zorladı. Kalıcı olan neydi? Ve ben gerçekten neyin peşindeydim?
3. Cin Suresi, 8. Ayet:
“Biz göğe yokladık da, onu güçlü bekçiler ve alevlerle dolu bulduk.” Cin Suresi, 8. Ayet
Bu ayet bambaşka bir ruh haliyle geldi. Âdeta bir evren kapısı açıldı önümde. Cinlerin göğe çıkıp bilgi edinmeye çalışması, ama orada onları engelleyen koruyucularla ve alevlerle karşılaşmaları... Bir metafordan mı bahsediliyor? Yoksa görünmeyen âlemlerde gerçekten böyle bir gerçeklik mi var?
Benim için bu ayet bir şeyin altını çizdi: Her bilgi herkese açık değil. İnsan zihni her şeyi kavrayacak güçte değil. Bazen ulaşamadığımız şeyin nedeni, bizim için zararlı olabileceğidir. Cinlerin bile ulaşımdan men edildiği göksel sırlar varsa, bizim haddimizi bilmemiz gerekmez mi?
Bu ayet bana bir sınır çizdi. Bilgi arayışında ilerlemek güzel ama o çizgiyi geçtiğimizde, belki de yanabiliriz.
O gün, dijital bir Kur’an uygulaması açmıştım. Ne aradığımı bilmiyordum. Ama karşıma çıkan ayetler, beni hem iç dünyama hem de evrensel gerçekliğe açtı.
En’âm 143 ile düşünmeden kabul ettiğim doğruların altı oyuldu.
Âl-i İmrân 15 ile neyin gerçekten değerli olduğu soruldu.
Cin 8 ile bilgiye olan açlığımın sınırlı olması gerektiği hatırlatıldı.
Belki dijital bir ekranın karşısında oturuyordum, ama aslında derin bir iç yolculuktaydım. Kur’an’ın ekranla değil, insanın iç sesiyle okunduğu bir andı bu.
Ve o anda şunu hissettim: Bazı ayetler rastgele açılmaz. Onlar seni bulur.
Subscribe to my newsletter
Read articles from Douglas Riley directly inside your inbox. Subscribe to the newsletter, and don't miss out.
Written by

Douglas Riley
Douglas Riley
full-time developer, part time writer...